Kassel

Herkül Anıtı

Dolu dolu 1 haftalık Almanya’nın kuzeyine doğru yaptığımız bu gezinin ilk durağı Kassel ile başlıyor. Frankfurt’tan arabayla ortalama 2,5 saat sürüyor. Biz bu sefer blablacar uygulamasıyla yolumuza bir başka yolcuyuda dahil ettik. Hem ekonomik hem çevreci bir yaklaşım olan bu uygulamayı, kendi aracımız olmadan önce de yolcu olarak kullanıyorduk. Uygulamadan haberi olmayanlar için küçük bir bilgilendirme yapalım. Öncelikle kimlik bilgilerinizi ve arabanızın özelliklerini girerek uygulamaya kayıt oluyorsunuz. Araçla gitmek istediğiniz güzergahı sisteme giriyorsunuz  ve o yönde gitmek isteyen yolcular sizinle iletişime geçiyor. Yolculuktan sonra karşılıklı olarak yolcu ve şoför puanlama yapıp birbiri için yorum yapabiliyor. 

Kassel şehrinde bulunan Wilhelmshöhe UNESCO dünya mirasına girmiş ve  Avrupa’nın en büyük dağ parkı olarak kabul ediliyor. Ücretsiz otoparkları ve tam önünde aktif bir otobüs durağı bulunuyor. Ulaşım açısından gayet kolay olduğunu söyleyebiliriz. Bu alan çeşitli bitki örtüleriyle kaplı bir doğa harikası. Aynı zamanda trekking yapmak isteyenler için de birebir. Dağ parkı içinde müzeleri, turistik yerleri, tarihi yerleri ve meşhur şelalenin olduğu Herkül heykelini bulunduruyor. Bir gününüzü burda dağ yürüyüşü yaparak ve müzeleri gezerek harcayabilirsiniz. Tabiki burada kafeler ve restoranlar da mevcut. Bu dağ parkı içine arabayla giriş yapılmıyor. Yürüyerek yada bizim sonradan fark ettiğimiz:) belli bir noktadan saat başı kalkan tur otobüsleriyle ücretsiz bir şekilde en tepeye yani direk Herkül heykeline gitme şansınız var.

Yürüyerek çıkanlar için minimum 1 saatlik bir maraton sizi bekliyor. Doğanın eşsiz manzarasını görmek için buna değer. İlk olarak karşımıza 18. yüzyıla ait Wilhelmshöhe Sarayı çıktı. Şu anda sarayın içinde müzeler ve ünlü resim galerileri bulunuyor. Biz içine girmedik ama bizim gibi önünden harika Kassel manzarasını seyredebilirsiniz.:)

Sarayın hemen arkasında kafelerin bulundugu geniş bir meydan bulunuyor. Herkül anıtı ile sarayın arasında kalan bu alan; fotoğraf çekme noktalarından biri olmuş. Doğanın içinden yürüyüşümüze devam ediyoruz. Bu arazinin içinde Löwenburg olarak bilinen Aslanlar Kalesi de bulunuyor. Bu kale 18. yüzyılda Barok mimari tarzında inşa edilmiş  bir yapıdır. Aynı zamanda  burda Napolyon’un mahkum edildiği de biliniyor. Bu kaleye belli saatlerde yalnızca rehberli bir turla ziyaret ediliyormuş. Net saatleri sitesinden öğrenebilirsiniz. Vaktimizin kısıtlı olmasından dolayı biz burayı feda ettik. Ama vakti olanlar için güzel bir seçenek olabilir.

Son olan hedefimize ulaştık ve karşımızda Herkül Anıtı. Burası için Kassel şehrinin bir simgesi diyebiliriz. 70 metre olan bu anıt aşağıya doğru merdiven ve yapay şelalelerle devam ederek görsel bir şov haline gelmiş. Dipnot buraya kadar yürüyerek geldikten sonra bu merdivenleri görmek biraz can sıkıcı olabilir:). Ancak merdivenlerin sonunda Herkül Anıtına varınca sizi harika bir manzara bekliyor.  Kassel şehrini baştan sona görme şansınız oluyor. Tabi ki buraya kadar gelmeyi başardıysanız, zafer çığlıkları atabilirsiniz. İnmesi çıkmasına göre daha zevkliydi diyebilirim.:)  

Kassel Manzarası

Anıttan sonra dönüş rotasına başlamadan hemen önce güzel bi kafe bulunuyor. Gerçi o susuzluk ve yorgunluğun üstüne güzel görünmüş de olabilir.:) Tek bir alternatif olduğundan ve turist yoğunluğundan dolayı oldukça kalabalık. Dönüş yolculuğumuzu da çok güzel bir doğanın içinden geçerek tamamladık. Kesinlikle dolu dolu güzel bir gün geçirilebilecek bir aktivite. Bizim için doğa ve tarihin birbirine girdiği güzel bir gezi oldu. Doğanın bir parçası olduğumuzu hep hatırlayalım..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer yazılar

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.